7 Kasım 2009 Cumartesi

BİREYSEL GELİŞİMDE SANATSAL BESLENME

NEDEN SANATLA GELİŞİM sorusunun cevabını düşündüğüm zamanlarda aklıma gelen ilk düşünce ; sanatın herkesi iyileştirebilecek kadar büyük bir kucağa sahip olması ve hepimize yetecek kadar sevgi ve şefkatinin var olduğunu, hepimizin bilmesi sorunuydu.
Bir sanatçı olarak bu sorunun içinden yine sanat yardımı ile çıkmayı başaran şanslı bireylerden biriydim.Oysa ki bana göre karşı kıyıda yaşayan bireyler,yılda belki de bir kez yaşamlarında konsere gitmek veya tiyatroya gitmek gibi lükslere sahip olabilmekteydiler. Sanatın içinde ki tüm renkler,işitme algımızdan,görsel vizyonumuz ve yaratım gücümüz gibi konsantrasyon gibi bir çok ana temel gelişim unsurlarını taşımaktaydı. Öyleyse sanata bireyleri yakınlaştırmak,meraklarını geri kazanmak,kişisel gelişimleri ve yaratıcılıkları için ne kadar önemli bir besin kaynağı olduğunu anlatmak gerekiyordu. Yaşam yolumuzda madem sanata yer veremiyorduk o zaman neden alternatif bir kişisel gelişim programı ile bunu bireylere ulaştırmayı sağlamayayım ki dedim ve yola çıktım.Günümüzde popülerliğini koruyan ve gün be gün giderek hızlı bir tercih ve çıkış yolu olarak gördüğümüz kişisel gelişim programları,son derece gelişimlerimize yönelik içerik ve temalarla ilgiliydi. Expressive Arte dedikleri metot ve yöntem bile bizlere geniş kapsamlı olarak ulaşmamıştı. Oysa ki 2.Dünya savaşından sonra insanların psikolojik yaralarını sarmak adına bu metot kliniklerde uygulanmaktaydı. Sanat yolu ile arınma ve tedavi adında ki bu teknik,bizler için bir uygunluk kazanmalı ve bizim toplumumuza,bizim bireylerimize hizmet etmeliydi ama nasıl?

Sanat, kendimizi olumsuz durum ve olaylardan arındıracak ve bunu unutturacak kadar güçlü bir farkındalık kazandırır. Konsantrasyon gücünü motive etmek,tetiklemek ve harekete geçirmek için neden oyunculuk sanatından destek alınmadığı konusunda bir düşünce geliştirdim.Oyunculuk eğitimimi aldığım Hacettepe Üniversite’si yıllarımda ki çalışmalarımı bu projeye akıtmaya başladım. Oyuncu olabilmek için önce kendinizi iyi tanımlamanız gerekir. Bunun için aldığım tüm eğitim yıllarımı,öğretim görevlisi olarak tam 6 yıl yaptığım çalışmaları tekrar gözden geçirip bu konu ile bağlantısını kurmaya çalıştım. Ve gün ilerledikçe deneyimlemelerimden de faydalanarak bunu bir metod olarak geliştirmeye çalıştım. Bu seminer ya da work-shop tarzı diyebileceğimiz yöntem adını sanatın ve bireyin kendi içinden yola çıkarak yine sanatsal bir yolculukla var edebileceğini kavradım. O halde kişisel gelişim ve yaratıcılık üzerine hangi çalışma tekniklerini seçmeliydim,oyunculukla ilgili olan mesleksel kısmını nasıl ayırmalıydım? Öyle ya seminere katılımcılar sanatçı ya da oyuncu olmak istemeyeceklerdi. Üzerinde uzun süredir düşündüğüm ve emek harcadığım bu projeyi paylaşmak ve uygulamalı yönüyle sanatın içinde nasıl var olabileceğini projelendirdim.

Aslında İçimizde ki sanatsal yönün ne derece bizleri iyileştirebileceğini gösterebilmek istedim. Kocaman yelpazesinde mutlaka bireysel olarak bizi yakalayan bir ilgi alanı vardır. Sadece bunun daha profesyonelce farkına varabilmek gerekliliğinin altını çizmek istiyorum…
Zaman ayıramadığımız,bir türlü fırsatını bulup gidemediğimiz sanatsal alanları bu seminerde sunmak ve çokluğu ve yapabildikleri ile bizlere neler kazandırdığını paylaşmak istedim. Sanatla beslenerek,zaman zaman teorik bilgilendirmeler,zaman zaman da görsel oyunlar ve skeçlerle,monologlar ile görsel algılamamıza katkıda bulunmak ve keyifli hale gelmesini sağlamak istedim.


Genel kabul görmüş görüşlere göre sanat; hem sanatçı hem izleyici için yaratıcı algılama gerektirir. İçerdiği fikirler akla kolay gelir türden olmamalı, bir beceri izlenimi vermelidir. Sanatın, kendini bilinç ve bilinçaltı arasında veya gerçek ve yanılsama arasında bir oyun olarak göstermesi ve içinde işlevsel amaç dışında bir fikir barındırması gerekir. Ayrıca sanat olarak tecrübe edilmesi amaç edinilerek yaratılmış olması önemlidir.
Sanatla yolculuklarımıza devam edebilmek dileklerimle….

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder