4 Aralık 2009 Cuma

SESLER VE SÖZLERLE BAŞBAŞA KALABİLMENİN TİYATROSU;
OKUMA TİYATROSU ETKİNLİKLERİ
SUNUM…
Okumak, insan için en kolay ve en etkili öğrenme yoludur. Gelişmiş ülke toplumları, sahip oldukları bilgilerin % 60’ ını bu yolu kullanarak edinmişlerdir. Geri kalmış toplumların karşılaştıkları sorunların birçoğunun kaynağında ise eğitimsizlik yer almaktadır. Geri kalmış toplumlarda kişiler, okuyarak geçirebilecekleri zamanı çoğunlukla yararsız işlerle harcamaktadırlar.
Beynimizi Besler- Bilginiz Gelişir-Genel Kültürünüz Artar- Bakış Açınız Değişir.
Özellikle kimliğin oluşturulması dönemi olan gençlik döneminde kitap okumak şarttır. Genç, kitap okudukça kendini tanıma fırsatını bulur, yeteneklerini keşfetmiş olur. Genç, kitap okudukça ufkunu da genişletir. Ufku geniş olan genç, olaylara at gözüyle bakmaktan kurtulur. Kitapla dost olan genç, bu dostluğu sayesinde bir-çok başarıyı elde edecektir.
Günümüz koşullarında bilgiye ulaşmanın bir çok yolu vardır: Konferanslar dinlemek, seminerlere katılmak, belgesel seyretmek vb. Ancak, bu çalışmalarda insanın durup düşünmeye,ihtiyacı olduğunda bu bilgiye tekrar ulaşma olanağı yoktur. Fakat kitap okurken kişinin düşünmeye zamanı ve tekrar tekrar aynı bilgiye ulaşabilme olanağı vardır. Özelliğinden dolayı, ’bu bilgi edinme koşuluna’ ihtiyaç duyan gencin kitap okuması gerekir.Bu bakış açısından baktığımız zaman Okuma Tiyatrosunun bilgilendirici ve kitap okumaya teşvik edici özelliğinden faydalanmak gerekmektedir.
Günümüzde, gençlik arasında ne yazık ki okuma alışkanlığı yaygın değildir. Bugün gençliğin yaşadığı sorunlara çözüm bulamamasının ve sorunlar karşısında çaresiz kalmasının nedeni de kitap okumamasıdır. Kendini ifade edememesinin, sorunlarını başkasıyla tartışacak kapasiteye sahip olamamasının nedeni de kitap okumayışından kaynaklıdır. Gençlik, kendisi için ekmek su kadar önemli olan kitabı göz ardı etmemelidir. ’Neden okumuyorsunuz?’ sorusuna, kendilerince haklı olduklarına inandıkları yanıtlar sunmaktadırlar: Kitapların pahalılığından, istedikleri kitaba ulaşmakta yaşadıkları zorluklardan vb. nedenlerden yakınmaktadırlar.Biz edebi eserleri gençlerimize,çocuklarımıza ve yetişkinlerimize Okuma Tiyatrosu Etkinlikleri ile ulaştırmayı ve yeniden kitap okuma alışkanlığına özendirici olmayı seçiyoruz.
Bu çalışma programı, Okuma Tiyatrosu etkinlikleri ile klasikleri,öyküleri ve hikayeleri çocuklarımızın,gençlerimizin ve yetişkinlerimizin dünyalarına yeniden motivasyon ve okuma gücünü kazandırmayı hedefliyoruz.
Sesler ve Sözlerle baş başa kalabilmenin ve Okuma alışkanlığının kazanılması dileklerimle…
Proje Sahibi
Ayşegül SAVAŞ

9 Kasım 2009 Pazartesi

YENİ BİR SEMİNER ANLAYIŞI VE BİZ....

Hiç içinde hem tiyatro izleyebileceğiniz,hem fotoğraf belgeseli ile okuma tiyatrosu buluşturulmuş bir eğitim seminerine katıldınız mı?

Disiplinler arası sanatların eşssiz uyumu ile donatılmış ve bunun yanısıra içinde teorik bilgilendirmeler öğrenebileceğiniz bir dizi gösterim ve sunum tekniği. İçinde konsantrasyon ve algılamaya dair merak ettikleriniz oyunculuk sanatı tekniği ile aktarılıyor katılımcılara. Uygulama,izleme,dinleme,öğrenme ve eğlenceyi bir araya da soluklayacağınız bu seminer,sanatın tüm dallarında ki eşssiz güzellikte ki gezinmeyi tarafınıza sağlarken bir taraftan da Bireysel Gelişimlerimize sanat yolu ile amaçlar ve biçemler katmayı hedefliyor.
DÜNYAYI HAYAL GÜCÜ DÖNDÜRÜR O ZAMAN DÖNDÜRELİM DÜNYAYI... sloganımız ile hepinizi hayal gücünü çalıştırmaya davet ediyoruz.
Hayal güçlerinizle birlikte girin aramıza,takım anlayışı içinde diğer sanat dalları ile disiplinlerarası bir uyumda hazırlanmış bu konsepti beş takım ekibi ile başlatıyoruz.
Actıng kavramı ile Rol Playing tekniği kullanılarak bu tekniğin nasıl çalıştırılmasına dair bilgilendirmeler sunuluyor. Bu metod ile, iş alanlarımızda,kişisel ilişki biçimlerimizde yeniden kendimizi yenileyerek,bireysel gelişimde sanat tekniklerinin ne kadar önemli bir gelişme süreci yaşattığını anlatabilmek istiyoruz.
Edebiyatın hayal gücünde ki etkin rolünü,okuma tiyatrosu örneklendirmeleri ile anlatıyoruz. Bizimle birlikte uygulamalara katılmak isteyip istemediğinizi hatırlatıyoruz sizlere...

Acting-Şiir-Reading Teatre-Müzik-Sunum-Work-Shop gibi geniş başlıkları bu 3 saatlik sürede anlatmayı hedefliyoruz. Konsantrasyon ve algılama biçimleri üzerine,sizi tekrar farkındalığınıza,bilgilenmenize ve yaratıcı düşünebilme teknikliklerinin sanatta ki yeri üzerinde aydınlatmayı hedefliyoruz. Keyifle izleyebileceğiniz Oyunculuk Denemeleri ile dolu Black Box ve Magic Box ın içindeki,disiplinlerarası sanat anlayışı ile algılama biçimlerimize merhaba diyoruz.
Nasıl konuşuyoruz sorusuna hem sözel hem de bilinçsel bakabilmeyi paylaşıyoruz.
İnter-Aktif bir biçimde içinde yer alacağınız bu çalışma yöntemi Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü 1993 Mezunu Ayşegül Savaş'ın,yöntem ve yeni sunumlaması ile hazırlanmış bir projedir.
Bu projede sizleri de aramızda görmekten büyük keyif ve onur duyarız.
Dünyayı Hayal Gücü Döndürür,o zaman döndürelim dünyayı....



Proje Sahibi
Ayşegül SAVAŞ
EXPRESSİVE ARTS WORK-SHOP NEDİR?

İfadesel Sanatlar gurubunun gerçekleştirdiği bir terapisel çalışma metodu. Sanatın iyileştirici gücünden faydalanılarak,ruhsal,zihinsel ve bedensel gücün yeniden kazandırılması ve aktive edilmesine yarar. 1970 yılında klinik amaçlı kullanılan bu tarz bir terapi metodu, hastalar üzerinde kullanılmaya başlamış ve bugün günümüz dünyasında da kişisel gelişimin alternatif çalışma metotlarından biri olmuştur. Ülkemizde bu tarz çalışmalara çok az yer verilmektedir. “Expressive Arts Therapi” olarak geçen İfadesel sanatlar terapisi bugün bir çok alanda bireyselliğe hizmet vermektedir. Sorunlarla kendi aramızda oluşan uzak ve derin mesafelere sanatla biçim vermek ve bu yolla arınmak,enerjiyi pozitivize edebilmektir. Bu çalışmada tiyatro sanatının, drama ve dramatizasyonun incelik ve yöntemlerinden faydalanılır. Tiyatro sanatı diğer tüm sanatların içinde kapsama alanı en geniş sanat dalıdır. Fotoğraf,resim,heykel,müzik,dans,edebiyat,ışıklama ve grafik gibi tüm branşlardan yardım alırken,psikoloji,ruh bilim ve sosyoloji,tarih gibi bize dramaturgik alanda da inceleme ve araştırmalar yapmamızı sağlar. Öğrenme,düşünme,yaratma,tüketme,arınma ve eğlence unsurlarını birey üzerinde sarmalar. Klasik tiyatro anlayışından farklı olarak,katılımcılar periyotların tümünde farkındalıklarıyla var olurlar. İfadesel Sanatlar Terapisi yöntemi ile Croce’nin sezgisel estetik anlayışından yola çıkarak katılımcı ile buluşur. Estetik beğeni,kavramsal olandan çıkıp, sanat üzerinde ki yansımalarını uygulamalı olarak bulma imkanı kazanır,kişisel gelişimde ki etkisi yapılan çalışmalarda ortaya konmuştur. Sezgi bilgisi kavramı ilk defa Croce tarafından estetikle buluşturulmuştur. Sezgi Bilgisi; gerçek yaşamın içinden tıpkı tiyatroda olduğu gibi gündelik deneyimlerimizin içinden gelişen bir anlayışa sahiptir. Bu anlamda fotoğraf sanatının enstantane anlayışına da oldukça yakındır. Enstantanelerde önemli olan yakalanan an’ların aktarımıdır. Tiyatro sanatı da an’larla zenginleşen,detaylarla birleşen bir yapıya sahiptir. Croce’ye göre estetik; yaratım sürecinin sonunda ortaya çıkan objedir. Bu anlamda dil fiziksel bir fenomendir,ifade ve anlatım ise ruhumuzda,zihnimizde meydana gelen estetik bir fenomendir. İfade ve aktarım oluşurken bizler en çok fiziksel fenomenlerden yaralanırız. İşte bu noktada çalışmanın içine diksiyon yani söz söyleme sanatı girmektedir bu sanatsal terapinin çalışma sürecinde önemli bir unsurdur. İletişim kurabilme onu yenileyebilme cesaretini ve üretkenliğini aktarır. Tiyatro sanatının sahnesel dilinden,günlük konuşma çeşitlerinden ve konuşma hataları gibi faktörlerden bahseder. Croce estetik anlayışı,ifade sanatları
Disiplinler arası bir anlayışla birbirlerine yaklaştırılan yöntemler,work-shop uygulamasının eğlenceli ve didaktik olmayan bir öğesini oluşturur.
“Sanat Terapisinde Tiyatro” adlı bu çalışma biçemi,sorunlarla aramıza tiyatroyu sokar,birleştirici bir etki yaratıp sezgisel olanın dilini aktarır.


AMAÇ : Özellikle yetişkin yaş guruplarında,kişisel yaşamı düzenleyebilme,heyecan kontrolü,konsantrasyon ve yapılan işe yoğunlaşma gibi ruhsal denge kayıplarımıza kontrol sistemini öğreten bir çalışma biçemi olarak sunulur. Sınav gibi önemli bir kavramın bugün yüzyılımızda önem kazandığı ve ortaya koyduğu steres ve gerginliklerin pozitif motivasyona dönüştürebilmesini amaçlar. Doğru nefes kullanımı ile heyecanı kontrol altına alabilmek,kendimizi doğru ifadelendirmek,sosyal ve bireysel ilişkilerimize yeni bir bakış açısı oluşturabilmek amaçlı hazırlanan bu programda,sanatın liderliği ve yaratıcılığında yol alınır. İfadesel sanatlar Tiyatro alt branşlarında ki diksiyon,doğru nefes alıp verme,konsantrasyon ve motivasyon konularında bireysel destek veren bir çalışma biçemidir.

KATILIM VE SÜRE : Katılımcı sayısı 20 kişi ile sınırlı olmalıdır. Verim alınabilmesi açısından konsantrasyon ve motivasyon amaçlı meditasyonun katılımcılar tarafından gurup olarak uygulanmasına olanak sağlanır. 45 dakikalık 2 periyottan oluşan çalışmaların arasında 10 dakikalık bir rahatlama arası bulunmaktadır.

PROGRAM BAŞLIKLARI : Kendimizle iletişime geçebilme ve meditasyon çalışması
Nefes nedir,steres kontrolünü nasıl etkiler. Uygulamalı çalışma.
Konuşmada kendini doğru ifade edebilme.Egzersiz oyunlar.
Gelin Eğlenelim. Özel yaratıcı drama oyunları,rol playing,koordinasyon gibi egzersizlerle hazırlanmış çalışmalar.

KATILIMCI SAYISI : Katılım 20 kişi ile sınırlandırılmıştır.

7 Kasım 2009 Cumartesi

BİREYSEL GELİŞİMDE SANATSAL BESLENME

NEDEN SANATLA GELİŞİM sorusunun cevabını düşündüğüm zamanlarda aklıma gelen ilk düşünce ; sanatın herkesi iyileştirebilecek kadar büyük bir kucağa sahip olması ve hepimize yetecek kadar sevgi ve şefkatinin var olduğunu, hepimizin bilmesi sorunuydu.
Bir sanatçı olarak bu sorunun içinden yine sanat yardımı ile çıkmayı başaran şanslı bireylerden biriydim.Oysa ki bana göre karşı kıyıda yaşayan bireyler,yılda belki de bir kez yaşamlarında konsere gitmek veya tiyatroya gitmek gibi lükslere sahip olabilmekteydiler. Sanatın içinde ki tüm renkler,işitme algımızdan,görsel vizyonumuz ve yaratım gücümüz gibi konsantrasyon gibi bir çok ana temel gelişim unsurlarını taşımaktaydı. Öyleyse sanata bireyleri yakınlaştırmak,meraklarını geri kazanmak,kişisel gelişimleri ve yaratıcılıkları için ne kadar önemli bir besin kaynağı olduğunu anlatmak gerekiyordu. Yaşam yolumuzda madem sanata yer veremiyorduk o zaman neden alternatif bir kişisel gelişim programı ile bunu bireylere ulaştırmayı sağlamayayım ki dedim ve yola çıktım.Günümüzde popülerliğini koruyan ve gün be gün giderek hızlı bir tercih ve çıkış yolu olarak gördüğümüz kişisel gelişim programları,son derece gelişimlerimize yönelik içerik ve temalarla ilgiliydi. Expressive Arte dedikleri metot ve yöntem bile bizlere geniş kapsamlı olarak ulaşmamıştı. Oysa ki 2.Dünya savaşından sonra insanların psikolojik yaralarını sarmak adına bu metot kliniklerde uygulanmaktaydı. Sanat yolu ile arınma ve tedavi adında ki bu teknik,bizler için bir uygunluk kazanmalı ve bizim toplumumuza,bizim bireylerimize hizmet etmeliydi ama nasıl?

Sanat, kendimizi olumsuz durum ve olaylardan arındıracak ve bunu unutturacak kadar güçlü bir farkındalık kazandırır. Konsantrasyon gücünü motive etmek,tetiklemek ve harekete geçirmek için neden oyunculuk sanatından destek alınmadığı konusunda bir düşünce geliştirdim.Oyunculuk eğitimimi aldığım Hacettepe Üniversite’si yıllarımda ki çalışmalarımı bu projeye akıtmaya başladım. Oyuncu olabilmek için önce kendinizi iyi tanımlamanız gerekir. Bunun için aldığım tüm eğitim yıllarımı,öğretim görevlisi olarak tam 6 yıl yaptığım çalışmaları tekrar gözden geçirip bu konu ile bağlantısını kurmaya çalıştım. Ve gün ilerledikçe deneyimlemelerimden de faydalanarak bunu bir metod olarak geliştirmeye çalıştım. Bu seminer ya da work-shop tarzı diyebileceğimiz yöntem adını sanatın ve bireyin kendi içinden yola çıkarak yine sanatsal bir yolculukla var edebileceğini kavradım. O halde kişisel gelişim ve yaratıcılık üzerine hangi çalışma tekniklerini seçmeliydim,oyunculukla ilgili olan mesleksel kısmını nasıl ayırmalıydım? Öyle ya seminere katılımcılar sanatçı ya da oyuncu olmak istemeyeceklerdi. Üzerinde uzun süredir düşündüğüm ve emek harcadığım bu projeyi paylaşmak ve uygulamalı yönüyle sanatın içinde nasıl var olabileceğini projelendirdim.

Aslında İçimizde ki sanatsal yönün ne derece bizleri iyileştirebileceğini gösterebilmek istedim. Kocaman yelpazesinde mutlaka bireysel olarak bizi yakalayan bir ilgi alanı vardır. Sadece bunun daha profesyonelce farkına varabilmek gerekliliğinin altını çizmek istiyorum…
Zaman ayıramadığımız,bir türlü fırsatını bulup gidemediğimiz sanatsal alanları bu seminerde sunmak ve çokluğu ve yapabildikleri ile bizlere neler kazandırdığını paylaşmak istedim. Sanatla beslenerek,zaman zaman teorik bilgilendirmeler,zaman zaman da görsel oyunlar ve skeçlerle,monologlar ile görsel algılamamıza katkıda bulunmak ve keyifli hale gelmesini sağlamak istedim.


Genel kabul görmüş görüşlere göre sanat; hem sanatçı hem izleyici için yaratıcı algılama gerektirir. İçerdiği fikirler akla kolay gelir türden olmamalı, bir beceri izlenimi vermelidir. Sanatın, kendini bilinç ve bilinçaltı arasında veya gerçek ve yanılsama arasında bir oyun olarak göstermesi ve içinde işlevsel amaç dışında bir fikir barındırması gerekir. Ayrıca sanat olarak tecrübe edilmesi amaç edinilerek yaratılmış olması önemlidir.
Sanatla yolculuklarımıza devam edebilmek dileklerimle….

3 Kasım 2009 Salı

HAYAL GÜCÜNÜN DESTEĞİ


"Dünyayı Hayal Gücü Döndürür" demiş A.Einstein...
Daha bir kaç hafta öncesine kadar üzerinde düşünüp dururken karşıma çıkan bu önemli cümleyi paylaşmak istedim. Öyle ya,yaşam da amaçlarımız,hedeflerimiz,beklentilerimiz hatta ilişkilerimizde bile artık hayal kurmaktan vaz geçip,gündelik telaşların içinde kaybolup giden bizler,unutuyor muyuz yoksa kendi yaşamlarımızı...
Adeta kontrol panelimizi,zamanın koşuşturmalı ve telaşlı bir yerlerinde otomatiğe takıp devam ediyoruz.İstemeyi,hayallemeyi unutup,imag etmekten uzaklaşıyoruz. İyi ama neden?Neden bu uzaklaşma,neden bu kopma?

Çocukken hepimizin kurduğu milyonlarca hayalimiz vardı,ne oldu onlara?Neden bizi bırakıp gittiler ya da biz neden onları terk ettik. Büyüyünce...dediğimiz küçük içimizde ki çocuklar nereye gittiler?Büyüyünce böyle olucam,büyüyünce böyle yapacağım diyen küçük çocuklarımız neredeler?
Nerede içine binip gidebildiğimiz hayal trenimiz?Bugün yeni yeni yaşam teknikleri üzerine açılan metodlarla ilgilenip,o seminerden bu seminere atarken kendimizi,hayal gücümüzü cebimizde bıraktığımız yırtık,eski bir kağıt parçası gibi buruşturup attık mı acaba bir yerlere?
Yaratıcılığımızı beslemekten uzaklaştığımız,hayal kurmanın ise sadece fantastik birer oyalanma olduğunu kabullendiğimiz bu günlerde,kendi içimizde ki besin kaynağını nedenli yok ettiğimizin ve aslında yok olanın biz olduğu bir zaman diliminde kaybolduğumuzu anlamamız daha ne kadar sürecek?
Oysa ki konsantrasyon gücünü tetikleyen ve büyüten böyle bir doğal malzememizi,yaşamımızın içinden çıkarıp atmamız,depresyon dediğimiz büyük kaosun içine bırakmamız hatta terk etmemiz ne kadar normaldir ki?
Yaratıcılığımızın bu önemli besin kaynağı üzerine tekrar düşünmeye davet ediyorum herkesi...
Kendi ellerimizle kıvırıp büküp bir yerlere sokuşturduğumuz hayal gücünü tekrar kazanabilmek ve aktiv hale getirebilmemiz dileklerimle...

Fonksiyonel olarak....


KONSANTRASYON...

Konsantrasyon çoğu kişinin ortak problemidir. Bazen çok nadir de olsa çok iyi konsantre olduğumuzu hisseder ve o anda öğrendiğimiz şeyleri çok kolay ve kalıcı olarak öğrendiğimizi fark ederiz. Çoğu kez ise öğrenmek veya çalışmak istediğimiz bir konuya ne kadar istesek de konsantre olamadığımızı ve kolayca dikkatimizin dağıldığını görürüz.
Konsantrasyon temel olarak beyin dalgaları ile ilgilidir. Beynimiz sürekli olarak çeşitli dalgalar yaymaktadır. Bunlardan 8 ila 12 Hz. arası beyin dalgalarına "alfa dalgaları" denmekte olup, beyin alfa dalga ortamındayken konsantrasyon kalitemiz zirveye çıkmaktadır. Zihniniz bir şeyden diğerine kayıyor.
Konsantrasyon gücü beyin hücrelerindeki enerji seviyesi ile direkt olarak ilişkilidir. Bilimsel araştırmalar belli frekans aralığında sesler ihtiva eden müziklerin beyin hücrelerindeki enerji seviyesini artırarak, beynin istenilen konuya kolayca odaklanabildiğini göstermiştir.

2 Kasım 2009 Pazartesi

Yaşam duygulananlar için bir TRJEDİ,düşünenler ve görebilenler için bir KOMEDİ 'dir...

BOŞ ZAMAN YOKTUR,BOŞA GEÇEN ZAMAN VARDIR....


Bireysel Gelişimde Sanat...

KALİTATİF SANAT

NEDEN SANATLA GELİŞİM sorusunun cevabını düşündüğüm zamanlarda aklıma gelen ilk düşünce ; sanatın herkesi iyileştirebilecek kadar büyük bir kucağa sahip olması ve hepimize yetecek kadar sevgi ve şefkatinin var olduğunu, hepimizin bilmesi sorunuydu.
Bir sanatçı olarak bu sorunun içinden yine sanat yardımı ile çıkmayı başaran şanslı bireylerden biriydim.Oysa ki bana göre karşı kıyıda yaşayan bireyler,yılda belki de bir kez yaşamlarında konsere gitmek veya tiyatroya gitmek gibi lükslere sahip olabilmekteydiler. Sanatın içinde ki tüm renkler,işitme algımızdan,görsel vizyonumuz ve yaratım gücümüz gibi konsantrasyon gibi bir çok ana temel gelişim unsurlarını taşımaktaydı. Öyleyse sanata bireyleri yakınlaştırmak,meraklarını geri kazanmak,kişisel gelişimleri ve yaratıcılıkları için ne kadar önemli bir besin kaynağı olduğunu anlatmak gerekiyordu. Yaşam yolumuzda madem sanata yer veremiyorduk o zaman neden alternatif bir kişisel gelişim programı ile bunu bireylere ulaştırmayı sağlamayayım ki dedim ve yola çıktım.Günümüzde popülerliğini koruyan ve gün be gün giderek hızlı bir tercih ve çıkış yolu olarak gördüğümüz kişisel gelişim programları,son derece gelişimlerimize yönelik içerik ve temalarla ilgiliydi. Expressive Arte dedikleri metot ve yöntem bile bizlere geniş kapsamlı olarak ulaşmamıştı. Oysa ki 2.Dünya savaşından sonra insanların psikolojik yaralarını sarmak adına bu metot kliniklerde uygulanmaktaydı. Sanat yolu ile arınma ve tedavi adında ki bu teknik,bizler için bir uygunluk kazanmalı ve bizim toplumumuza,bizim bireylerimize hizmet etmeliydi ama nasıl?

Sanat, kendimizi olumsuz durum ve olaylardan arındıracak ve bunu unutturacak kadar güçlü bir farkındalık kazandırır. Konsantrasyon gücünü motive etmek,tetiklemek ve harekete geçirmek için neden oyunculuk sanatından destek alınmadığı konusunda bir düşünce geliştirdim.Oyunculuk eğitimimi aldığım Hacettepe Üniversite’si yıllarımda ki çalışmalarımı bu projeye akıtmaya başladım. Oyuncu olabilmek için önce kendinizi iyi tanımlamanız gerekir. Bunun için aldığım tüm eğitim yıllarımı,öğretim görevlisi olarak tam 6 yıl yaptığım çalışmaları tekrar gözden geçirip bu konu ile bağlantısını kurmaya çalıştım. Ve gün ilerledikçe deneyimlemelerimden de faydalanarak bunu bir metod olarak geliştirmeye çalıştım. Bu seminer ya da work-shop tarzı diyebileceğimiz yöntem adını sanatın ve bireyin kendi içinden yola çıkarak yine sanatsal bir yolculukla var edebileceğini kavradım. O halde kişisel gelişim ve yaratıcılık üzerine hangi çalışma tekniklerini seçmeliydim,oyunculukla ilgili olan mesleksel kısmını nasıl ayırmalıydım? Öyle ya seminere katılımcılar sanatçı ya da oyuncu olmak istemeyeceklerdi. Üzerinde uzun süredir düşündüğüm ve emek harcadığım bu projeyi paylaşmak ve uygulamalı yönüyle sanatın içinde nasıl var olabileceğini projelendirdim.

Aslında İçimizde ki sanatsal yönün ne derece bizleri iyileştirebileceğini gösterebilmek istedim. Kocaman yelpazesinde mutlaka bireysel olarak bizi yakalayan bir ilgi alanı vardır. Sadece bunun daha profesyonelce farkına varabilmek gerekliliğinin altını çizmek istiyorum…
Zaman ayıramadığımız,bir türlü fırsatını bulup gidemediğimiz sanatsal alanları bu seminerde sunmak ve çokluğu ve yapabildikleri ile bizlere neler kazandırdığını paylaşmak istedim. Sanatla beslenerek,zaman zaman teorik bilgilendirmeler,zaman zaman da görsel oyunlar ve skeçlerle,monologlar ile görsel algılamamıza katkıda bulunmak ve keyifli hale gelmesini sağlamak istedim.

Genel kabul görmüş görüşlere göre sanat; hem sanatçı hem izleyici için yaratıcı algılama gerektirir. İçerdiği fikirler akla kolay gelir türden olmamalı, bir beceri izlenimi vermelidir. Sanatın, kendini bilinç ve bilinçaltı arasında veya gerçek ve yanılsama arasında bir oyun olarak göstermesi ve içinde işlevsel amaç dışında bir fikir barındırması gerekir. Ayrıca sanat olarak tecrübe edilmesi amaç edinilerek yaratılmış olması önemlidir.

30 Ekim 2009 Cuma

SEMİNER PROGRAMINDA Kİ ANA BAŞLIKLAR
ÇALIŞMA BİÇİMİ

Diksiyon – Fonetik
Kelimelerin doğru telaffuzları ve cümlelerde doğru tonlama, doğru vurgularla ve ideal konuşma hızıyla hem daha anlaşılır, hem de daha etkileyici ve renkli konuşma üzerine çalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışmalarda üzerinde durulması gereken ana başlıklar aşağıda sunulmuştur.
-Rahatlama, - Heyecanı kontrol altına alma, - Sahip olunan sesi en ideal biçimde kullanma, - Kelimeleri doğru artiküle etme (Temrinlerle artikülasyon çalışması)
- Diyafram nefesi çalışması, - Yüz (dil, dudak) kasları çalışmaları, - Etkin nefes çalışmaları - Etkin ses çalışmaları
Konuşma – Topluluğa Hitabet
- Konuşmanın temel prensipleri, - Konuşmada yapılması ve yapılmaması gerekenler, - Topluluk önünde konuşma, - Bire bir konuşmalarda etkili iletişim, - Duygu ve düşünceleri konuşma ve beden yoluyla doğru aktarma, - Konuşmayla etkileme, - İstenilen izlenimi bırakma - İkna
Yöntem ve Uygulamalar
-Doğaçlama uygulamaları, - Özel metinlerden oluşturulmuş konuşma çalışmaları, - Topluluğa hitabet çalışması, - Kamera önünde konuşma, - Konuşmada temel beden kullanımı.
ÇALIŞMA SÜRESİ
Üç aylık periyot halinde devam eden bir çalışma programıdır.
ÇALIŞMA GURUBU
Gurubun verimli çalışabilmesi için katılımcı sayısının 15 kişi ile sınırlı olması gerekmektedir.

FONETİK NEDİR?

FONETİK ya da sesbilgisi bir dildeki seslerin oluşumunu, aktarılmasını ve algılanmasını inceler. Bir dilin en yalın ve temel öğesi olan ses, insan gırtlağındaki ses tellerinin titreşi-miyle oluşur; küçükdil, dil, dudaklar, damak, geniz, dişler gibi organlarla değişik nitelikler kazanır. Fonetik insan sesiyle ilgili çalışmalar yapar. Doğadaki öteki canlıların ya da cansız­ların çıkardığı sesler fonetiğin uğraş alanı dışında kalır. Fonetik, insanın çıkarabildiği tüm sesleri incelerken belirli bir dile bağlı kalmaz. Başka bir deyişle fonetik bir dildeki sesleri değil, genel olarak sesleri inceler. Buna göre fonetiğin bazen fizik, bazen de fizyoloji ile ilişkisi olur. fonetik konuşma seslerinin fizikî yönüyle ilgilenir. Konuşma seslerinin tam bir yazı çevirimini vermek için, birkaç özel alfabe vardır.Dilbilim alanında seslerle ilgilenen bir dal daha vardır. Fonoloji ya da sesbilim denen bu dal ile fonetiği birbirine karıştırmamak gere­kir. Fonoloji sesleri bildirişim açısından ince­ler; seslerin yüklendikleri görevleri göz önüne alır ve dilbilim yöntemleriyle iş görür. Sesler aracılığıyla oluşan ve kendine göre ayırıcı bir özelliği bulunan bir birim olarak tanımlayabi­leceğimiz sesbirim ya da fonem, sesbilgisinin temel yapı taşıdır.
Örneğin İpi sesi Türkçe'de çift dudaksıl, süreksiz ve titreşimsizdir. Bir sesin sesbirim olarak tanımlanabilmesi için hem sözcük ba­şında, sözcük sonunda hem de ortasında görülebilmesi gerekir. Bu nedenle, örneğin, Türkçe'de /ğ/ bir sesbirim değildir. Çünkü /ğ/ ile başlayan Türkçe bir sözcük bulunmamak­tadırSesbilgisi, ayrıca, konuşma işinin gerçekleş­mesi, konuşma sırasında seslerin üretilişi, bunların çıkış yerleri ve biçimleri, hece, vur­gu, ton gibi kavramları, seslerin öbeklendirilmesi gibi konuları inceler
DİKSİYON EĞİTİMİNDE BEDEN DİLİ
Beden dilini, Jest ve mimikler ile yüz ifadelerini, el, kol ve baş hareketlerini uyumlu kullanmaktır. Beden dilimiz anlatım gücümüzü kendimize olan öz güvenimizi ve akıcı konuşmanın temel yapı taşlarından biridir. Bedenin doğru kullanımı,jestlerin ve mimiklerin ifadelendirilmesi ve yorumlanması anlatıma canlılık,kendini dinletebilme,ikna ve etkileyici bir yol oluşturmada oldukça önemlidir.

a- Mimik: Mimik becerisini kazandırabilmek adına gözler,kaş,alın,burun,dudaklar gibi temel yüz unsurlarının çalıştırılması,metne hizmet etmesi ve gözlerde anlam yüklemesi kısacası mimik becerisinin geliştirilmesine yönelik bir çalışmadır.
b- Jestler: Duygu ve düşüncelerin anlatımına katılan el ve kolların hareketler bütününe jest denir. Mimiklerin söze katılması için söylenenler jestler içinde geçerlidir. Başın,kolların,ellerin ve parmakların çeşitli biçimlerde hareketlerini kolaylaştırıcı çalışmalar yapılır. Jestlerin anlamlı bir biçimde kullanılması,gereksiz ve abartılmış jestlerden arındırma gerekir.
gülünçleşebilir. Bu nedenle konuşmaya katılacak hareketlerin duygu ve düşüncelerle bağdaşması,hiçbir fazlalık etkisi bırakmaması gerekir.
c- Tavır : Konuşmanın duruş,görünüş,yürüyüş,oturuş ve kalkış gibi hareketlerle bütünleşmesi gerekir. Bu tür hareketlerin hepsi tavır adı altında değerlendirilir. Sahne çalışmalarında canlandırılacak kişilerle ilgili tavırlar çok daha zengindir. Duygular,düşünceler ve kişiliklerle ilgili ipuçları vererek anlatımla bütünleştirmeleri gerekir.

Diksiyon Sanatı Nedir?

Diksiyon ;

Duygu ve düşüncelerimizin etkili ve doğru bir anlatım ile jestlerin ve mimiklerimizin,beden dilimizin de yardımıyla aktarılmasıdır. Söz söylerken, duygu ve düşünceleri doğru, üslubuna uygun olarak anlatmak için sesin uyumunu, söylenişini, sözcük hecelerinin uzunluğu, kısalığı ve vurguları bakımından doğruluğu; jesti, mimiği, takınılacak tavırları yerinde ve güzel kullanma sanatıdır.
İnsan olmanın en ayrıcalıklı özelliği olan dil,onun dış dünya ve diğer bireylerle olan ilişkilerini belirleyen , yansıtan ve düzenleyen önemli bir olgudur. Her dil konuşulduğu toplum içinde kendine özgü bir ekin ve uygarlık çerçevesinde biçimlenirken,dış dünyayı,toplumsal,ruhsal ve fiziksel gerçekliği özgün bir biçimde yorumlar. Dilin iki yönü vardır; Konuşma Dili- Yazı Dili
Konuşma Dili : Ulusun bir dil birliği üzerine yazıyla değil,konuşma diliyle oluşturduğu ve çeşitli söyleyiş özelliklerini taşıdığı yönüdür. Yazılı dil ise,sözlü bildirişim aracı dili görsel ve tek boyutlu bir düzen içinde sunan,uzaktan bildirişim sağlamak,bildirimlerin yitip gitmesini önlemek gibi amaçlarla kullanılan bir anlatım aracıdır.
“Yazının biricik varlık nedeni,dili göstermektir.” (Saussure,1976)
Yazı dilinden farklı olarak,konuşma dilinin kendine özgü özellikleri vardır. İşte bu özellikleri inceleyen bilim dalı Fonetik ve Diksiyon olarak geçmektedir. Bir konuşmanın oluşumunda ana koşul,dilsel içeriktir. Bunun öğretisine söz bilim (rethoric) denilmektedir.
Söz bilim üzerine yapılan çalışmalar İ.Ö 5. y.y kadar uzanır. Sicilyada ki tiranların,kovulmasından sonra halk kitleleri,ellerinden çıkmış olan mallarını geri alabilmek için mahkemelere koşmuşlardı ve açılan davaların kazanılması için savunma tekniğinin güçlü olması gerekiyordu. Böyle bir gereksinim sonucu insanlar,sözün bildirişim yönünden çok,inandırma gücünü öne çıkartmayı ve bundan yararlanmayı başarmışlardır. Sonra ki yüzyıllarda söz sanatları yapılarına göre sınıflandırılmış ve bu bilim dalı,Klasik Yunan ve Roma devirlerinin önemli bilim adamlarını ortaya çıkartmıştır. Çiçero bu büyük isimlerinden biridir. Ona göre dil; her çeşit söylev ve söylemin 5 ana başlıkta incelenmesini ortaya koymuştur.
17.y.y Avrupa’sında ve 18.y.y başlarında özellikle dil artık yazınsal yapıtlar halini almaya başlamıştır. Konuyu sunma yöntemleri araştırılmış ve bu anlamda 19.y.y da söz bilim tümüyle,komposizyon ve yazma yöntemlerini ele almaya başlamıştır. 20.y.y la gelindiğinde ise kitap basımının gelişmesi,sözel hitabetin öneminin etkin ve güzel konuşabilmenin sınırları çizilerek Diksiyon Sanatını var etmeyi gerçekleştirmiştir.

İnsanın varlığı başka insanların varlığı ile anlam kazanır. Bu anlamlılık başka insanlarla
kurduğu iletişimle pekişerek artar. Konuşma toplumsal hayatın ayrılmaz bir parçası olan iletişimin en önemli öğelerinden biridir. Temelde çok yönlü ve karmaşık bir sistem olan konuşma, süreç içerisinde zihinsel gelişimle birlikte kişilik oluşumunu da etkiler. Bu özellikleri nedeniyle antropoloji, etnoloji, sosyoloji, psikoloji, sosyal psikoloji, dil bilgisi, dil bilimi, anlam bilimi,fonetik, fonoloji, mantık, estetik gibi çeşitli alanlarla da ilişkilidir.
Konuşma, sadece kelimeleri ses aracılığı ile başkalarının kulaklarına iletme olmadığı gibi dinleme de sadece işitmek değildir.
ÇALIŞMA BİÇEMİ

Seminerler,Atölyeler ve Work-Shoplar…

Çalışma düzeni seminer şeklinde gerçekleştirilecek olursa toplam 6 saatlik bir çalışma planı uygulanır.Bir günde tamamlanan bu çalışma da katılımcı sayısı verimi düşürmemek amaçlı,50 kişiyi geçmeyecektir.
Atölyelerde ise haftanın belli günleri,ilgi alanlarında özel eğitim almak isteyen katılımcıların bir araya gelerek 20 kişiyi geçmemek koşulu ile haftalık periyodik çalışma düzeni uygulanır. Atölyeler toplam 3 ay devam ederken toplam çalışma süresi 10 saat ile belirlenir.
Work-Shop’larda ise,aylık ya da günlük periyot olarak ele alınır. Aylık alınan Work-Shop paketlerinde tüm çalışma teknikleri uygulamalı ve yaratıcı drama egzersizleri ile destekli bir çalışma alanı oluşturur. Aktif halde ki tüm katılımcıların,doğaçlama teknikleri,rol canlandırma ve oynama,akıcı ve düzgün konuşma gibi kişisel gelişim konularında eğlenerek öğrenecekleri bir çalışma alanından kuruludur. Aylık toplam 8 saatlik programlardan oluşur. Günlük Work-shop larda ise günün tamamına yayılarak çalışma yapılır. (Örneğin, saat 12:00-18:00 arası gibi.)

Work-shop çalışması ;Sanatsal yöntemlerle,çoklu zeka kavramının pratiklerini tanımak ve bu tanışma sırasında,eğlenceli,ders niteliğinden uzak,tamamıyla kendini tanıma ve yine kendinle tanışma buluşmasının gerçekleştiği bir çalışma alanıdır. Bu kendini tanıma sürecinde zaman zaman rol playing dediğimiz metotla zaman zaman yaratıcı drama teknikleriyle,zaman zaman da tiyatral oyunlarla inter-aktif seyirci anlayışında bir çalışma oluşturulur.Bu alanda katılımcılar kendi yeteneklerini sınarken bir taraftan da enerjilerinin başka bir alana,sanata doğru kaydığını hissederler.
Tiyatro eserlerinden seçilmiş konuya ve work-shop karakterine uygun 20 dakikalık performanslardır. Oyunu seyretme eyleminde olan katılımcılar bunu izlerken bir taraftan da iletişimsizlikte ki boyutu fotoğraf sanatının dekor imgelemi olarak kullanılmasının görselliğini yaşarlar.

Yaşam koca bir oyun alanıdır ve bizler ölene dek oynamaya devam edeceğiz,kimliklerimizi ruhlarımızı,bedenlerimizle oynayarak devam edeceğiz yaşama ayak uydurmaya…
Tedavi etmeye çalışacağız sınavlarımızdan aldığımız yaralarımızı ve sanatla üretici ve cesaretli bireyler olma yolunda eğlenerek,düşünerek yol alacağız.

ANA ÇALIŞMA BAŞLIKLARI


ANA ÇALIŞMA BAŞLIKLARI

EXPRESSİVE ARTS WORK-SHOP
ROLE PLAYİNG
DİKSİYON SANATI VE İLETİŞİM
BEDEN DİLİ VE JESTLERİMİZ




1-EXPRESSİVE ARTS WORK-SHOP NEDİR?

İfadesel Sanatlar gurubunun gerçekleştirdiği bir terapisel çalışma metodu. Sanatın iyileştirici gücünden faydalanılarak,ruhsal,zihinsel ve bedensel gücün yeniden kazandırılması ve aktive edilmesine yarar. 1970 yılında klinik amaçlı kullanılan bu tarz bir terapi metodu, hastalar üzerinde kullanılmaya başlamış ve bugün günümüz dünyasında da kişisel gelişimin alternatif çalışma metotlarından biri olmuştur. Ülkemizde bu tarz çalışmalara çok az yer verilmektedir. “Expressive Arts Therapi” olarak geçen İfadesel sanatlar terapisi bugün bir çok alanda bireyselliğe hizmet vermektedir. Sorunlarla kendi aramızda oluşan uzak ve derin mesafelere sanatla biçim vermek ve bu yolla arınmak,enerjiyi pozitivize edebilmektir. Bu çalışmada tiyatro sanatının, drama ve dramatizasyonun incelik ve yöntemlerinden faydalanılır. Tiyatro sanatı diğer tüm sanatların içinde kapsama alanı en geniş sanat dalıdır. Fotoğraf,resim,heykel,müzik,dans,edebiyat,ışıklama ve grafik gibi tüm branşlardan yardım alırken,psikoloji,ruh bilim ve sosyoloji,tarih gibi bize dramaturgik alanda da inceleme ve araştırmalar yapmamızı sağlar. Öğrenme,düşünme,yaratma,tüketme,arınma ve eğlence unsurlarını birey üzerinde sarmalar. Klasik tiyatro anlayışından farklı olarak,katılımcılar periyotların tümünde farkındalıklarıyla var olurlar. İfadesel Sanatlar Terapisi yöntemi ile Croce’nin sezgisel estetik anlayışından yola çıkarak katılımcı ile buluşur. Estetik beğeni,kavramsal olandan çıkıp, sanat üzerinde ki yansımalarını uygulamalı olarak bulma imkanı kazanır,kişisel gelişimde ki etkisi yapılan çalışmalarda ortaya konmuştur. Sezgi bilgisi kavramı ilk defa Croce tarafından estetikle buluşturulmuştur. Sezgi Bilgisi; gerçek yaşamın içinden tıpkı tiyatroda olduğu gibi gündelik deneyimlerimizin içinden gelişen bir anlayışa sahiptir. Bu anlamda fotoğraf sanatının enstantane anlayışına da oldukça yakındır. Enstantanelerde önemli olan yakalanan an’ların aktarımıdır. Tiyatro sanatı da an’larla zenginleşen,detaylarla birleşen bir yapıya sahiptir. Croce’ye göre estetik; yaratım sürecinin sonunda ortaya çıkan objedir. Bu anlamda dil fiziksel bir fenomendir,ifade ve anlatım ise ruhumuzda,zihnimizde meydana gelen estetik bir fenomendir. İfade ve aktarım oluşurken bizler en çok fiziksel fenomenlerden yaralanırız. İşte bu noktada çalışmanın içine diksiyon yani söz söyleme sanatı girmektedir bu sanatsal terapinin çalışma sürecinde önemli bir unsurdur. İletişim kurabilme onu yenileyebilme cesaretini ve üretkenliğini aktarır. Tiyatro sanatının sahnesel dilinden,günlük konuşma çeşitlerinden ve konuşma hataları gibi faktörlerden bahseder. Croce estetik anlayışı,ifade sanatları
Disiplinler arası bir anlayışla birbirlerine yaklaştırılan yöntemler,work-shop uygulamasının eğlenceli ve didaktik olmayan bir öğesini oluşturur.
“Sanat Terapisinde Tiyatro” adlı bu çalışma biçemi,sorunlarla aramıza tiyatroyu sokar,birleştirici bir etki yaratıp sezgisel olanın dilini aktarır.


2-ROLE PLAYİNG ÇALIŞMA ATÖLYESİ

Günümüzde başarıya giden yol bilgi ve becerilerin durmaksızın geliştirilebilmesinden geçiyor. Kişinin farklılıklarını kavrayıp yeteneklerini kanıtlaması gerekiyor. İşi bilmek yetmiyor. Nasıl sunulduğu, kullanılan dil ve hatta bedenin söyledikleri bazen işin önüne geçiyor. İşte bu atölyenin amacı, hangi meslek grubundan olursa olsun, kişinin kendini doğru ifade edebilmesini sağlamak. Topluluk önünde konuşamama korkusundan uzaklaştırmak. Dil ve beden uyumunu sağlayıp iletişim kazalarını en aza indirmek. Kısacası “ne kadar anlatırsan anlat, söylediklerin anlatabildiğin kadardır'” gerçeğinden yola çıkıp duygu ve düşüncelerin, ses ve ses organlarını, nefesi doğru kullanarak, akıcı ve anlaşılır şekilde, jest ve mimiklerle desteklenerek aktarılması.
Bu atölye profesyonel çalışma hayatında sıklıkla rastladığımız sorun ve problemlere çözüm bulmak amaçlı oluşturulmuş bir çalışma biçemidir. Hepimizin yaşamda, sosyal kimliklerinde verilen rollerimiz vardır. İş dünyasında bugün iletişim sınırlarının zorlandığı,medya ve görsel basının kurduğu güçlü etki ile konuşmayı,anlatmayı ve düşüncelerimizi aktarmayı unutur hale geldik,neredeyse iş dışında sohbet alanlarımızı kaybeder olduk. Bu çalışmada ki en önemli hedef kitle aktif halde bireysel ilişkiler üzerinden hareketle çalışanlardır. İnsan kaynakları,halkla ilişkiler vb alanlarda,insan ilişkilerini gerektiren tüm aktarım alanlarında etkin bir kimliğe sahip olabilmemizin desteğini sunmaktadır.

Rol Yapma (role playing) sıklıkla iş dünyasında fikir jimnastiği yapmak için kullanılan bir düşünme tekniğidir. Son yıllarda özellikle interaktif bir ürün geliştirilirken problemi anlama, çözüm üretmek ve konunun içine rahatça dahil olmak için sıklıkla kullanılmaktadır.
Katılımcının ya da firmanın kendi iş alanında, konuyu yerinde görerek anlamasını ve fikir üretmek için motive etmesini sağlamaktır. Belli senaryo ve oyunlaştırmalar üzerinden yapılan bu çalışma,Senoryaları biçimlendirme ve canlandırma da yapılan hatalar tespit edilirken,rol yapma beceresi geliştirilerek,iş kimliği kazanma konusunda katılımcılara beceriler kazandırılır. Oyun oynama ve rol yapma üzerinden hareketle,belli oyunculuk tekniklerinde kullanılan,karekter yaratımı biçimleri kullanılır. Yaratıcı Drama egzersizlerinden de oluşturulmuş bu çalışma tekniği,3 aylık periyot halinde devam eden bir çalışma biçemidir.

3-KONUŞMA SANATI ÜZERİNE SEMİNER ÇALIŞMASI

Konuşma, beden kullanımı, iletişim konularında büyük gruplara yönelik gerçekleşen seminerlerin hedefi, kişilere hoşça vakit geçirtirken, bahsi geçen konularda farkındalık ve bilinç yaratmak, ilgi duyan kişiler içinse eğitim sonrasında, ileriye yönelik davranış değişikliği konusunda motivasyon sağlanmasıdır. Karşımızdaki insanla iyi ilişkiler içinde olduğumuz oranda onu etkileme, eğitme ve birlikte çalışma konusunda daha başarılı olma şansına sahip oluruz.Bu durumda, iletişimin taraflarından olan alıcılar zamanlarının çoğunu kendilerini korumak ve karşısındakini atlatmak için kullanmazken; kaynak durumundaki öğenin de rolden role geçmesine, sert davranmasına ve insan üstü kişiliklere bürünmesine gerek kalmaz.İdeal bir öğretici rol yapmayı bırakıp olduğu gibi davranan, daha erişilebilir olandır. Konuşma bilimi ve konuşma sanatı olarak adlandırabileceğimiz bu derste katılımcılar, ağızdan çıkan sesin özelliklerini tanımaya başlarken, nasıl daha anlaşılır konuşabileceklerini, tonlama ve vurgulamalarla doğru telaffuzun birlikte uyum içinde konuşmayı nasıl daha anlaşılır, ilgi çekici, renkli ve ETKİLİ İLETİŞİM VE GÜZEL KONUŞMA…
Diksiyon ;Duygu ve düşüncelerimizin etkili ve doğru bir anlatım ile jestlerin ve mimiklerimizin,beden dilimizin de yardımıyla aktarılmasıdır. Söz söylerken, duygu ve düşünceleri doğru, üslubuna uygun olarak anlatmak için sesin uyumunu, söylenişini, sözcük hecelerinin uzunluğu, kısalığı ve vurguları bakımından doğruluğu; jesti, mimiği, takınılacak tavırları yerinde ve güzel kullanma sanatıdır.Bugün iletişim biçemlerimiz,kendimizi sunum ve tanıtım,ikna ve etkileme gibi konular üzerinde yapılan çalışmalar Diksiyon Sanatının önemini belirginleştirmektedir.
Konuşmanın en önemli enstrümanı olan sesi ve nefesi doğru kullanmaya yönelik teknikler ve egzersizleri öğrenmek,bedenimizin dilini ve ritmini bulmak kendimizle kurduğumuz kişisel gelişimin önemli bir unsurudur. Rahatlama, Heyecanı kontrol altına alma, Sahip olunan sesi en ideal biçimde kullanma, ve Kelimeleri doğru artiküle etme gibi aşamalarda başlayan Etkin Konuşma Programında ki en önemli amaç,iletişim biçimimize kontrol ve profesyonellik kazandırmak olacaktır. Kelimelerin doğru telaffuzları ve cümlelerde doğru tonlama, doğru vurgularla ve ideal konuşma hızıyla hem daha anlaşılır, hem de daha etkileyici ve renkli konuşma üzerine çalışmalar yapılmaktadır.İletişim; Kendini iyi ifade edebilme- Kendini ortaya koyabilme- Duygularını kontrol edebilme becerisidir. Bu beceriyi geliştirebilmek amaçlı hazırlanan programda ana başlıklar halinde sunulacak olan çalışmalar,Diksiyon Sanatı üzerinde çalışabilme ve İletişim konusunda yetkin ve donanımlı hale gelme becerisini bizlere kazandıracaktır.

4- BEDEN DİLİ VE JESTLERİN KULLANIMI SEMİNER ÇALIŞMASI

Etkin sunum hazırlama-planlama-uygulama becerilerinin geliştirilmesi, sunumda ve topluluğa hitabette etkin ve kontrollü ses - nefes - beden kullanımı, anlaşılır, etkileyici ve ikna edici konuşma, topluluğun dikkatini sunum - konuşma boyunca ayakta tutabilme, duygu ve düşüncelerin beden ve konuşma yoluyla etkin ifade edilmesi.Etkin beden dili nedir?
Duruş,jestlerimizi, konuşmaya katkısını arttırmak amaçlı kullanımında yön gösterici bir çalışma biçemidir. İçteki samimiyeti kurduğumuz iletişimde varılmak istenen noktayı,kendine öz güvenin dışa vuruşunun gözle görülür biçimidir. İnsanlar konuşarak anlaşmayı geliştirmeden önce, beden dilleriyle anlaşırlardı. Beden dili insanların ilk anlaşma aracı ve ilk dili olmuştur. Bedenlerinin dili aracılığıyla insanlar duygularını, düşüncelerini, isteklerini, ihtiyaçlarını ve ruhsal zenginliklerini başka insanlarla paylaşmışlardır. Beden dilinin önemli bir işlevi de konuşmanın yapısını etkilemesidir. Bedensel her eylem, sözcüklerin anlamını pekiştirdiği gibi anlam taşımaya da yarar. Yüz, konuşma süresince düşünce ve duyguları yansıtacak bir anlatım içerisinde olmalıdır; ancak o zaman dinleyicilerle etkili bir iletişim kurulur. Bunun için konuşmanın duygu ve düşünce örüntüsüyle yüzün anlatımı arasında bir uyum olmalıdır.
Beden dilinde el-kol hareketleri ise mimiklerden sonra en çok kullanılan ve dikkati çeken hareketlerdir. İnsanın en çok iş gören ve düşünsel yaratıcılığını somutlaştıran ellerini "konuşturması" da kaçınılmazdır. El-kol hareketleri kontrollü yapıldığında dinleyenin / dinleyenlerin dikkati canlı tutulur, konuşmanın daha etkili olması sağlanır; fakat el-kol hareketleri abartılırsa dinleyenin / dinleyenlerin dikkati dağılır, konuşmanın etkisi azalır. Onun için el-kol hareketlerini yeri geldiğinde abartmadan kullanmak gerekmektedir.
SUNUM…

Günümüz koşullarınca,profesyonel yetkinliklerimize her gün bir yenisini eklemek zorunda kalıyoruz. Aldığımız eğitim kimi zaman iletişim biçimimizin önüne geçemiyor. İletişime ve kendimizle ilgili sunumlamaları yaparken kimi zaman etkileyici ve inandırıcı olmayı başaramıyoruz. Konuşmanın iletişim kurabilmenin en popüler metodu olması,iletişim biçimlerimizin ilk sıralarında yer alır. Bizler bu programla bireysel ve mesleksel gelişimi de katkı bulunup,yol gösterirken, mesleksel marka birliğini adının büyüklüğünde taşıyan firma,kurum ya da kuruluşlara destek vermekteyiz. Diksiyon sanatının konuşmanın inceliklerini öğrenebilmek adına önemli bir alan olduğunu bu eğitim programı ile kanıtlamaya çalışacağız. Konuşma,şive problemi,akıcı konuşamamak,heyecan kontrolünü nefesle sağaltmak ve ikna edebilici olma yolunda önemli bir kişisel gelişim sürecine adım atmalarını sağlayabilmeyi hedefliyoruz. Ayrıca konsantrasyon,algılama ve kendini doğru ifade edebilme teknikleri konusunda liderlerinize ve çalışanlarınıza katkıda bulunabilmeyi hedeflemekteyiz.
Avrupa’da yıllardır uygulanan Rol Playing (rol yapma) çalışma tekniği ile,iş kimliği yaratmada ki hedeflerin vizyonlarını genişletirken,bu rolü çıkartmada katılımcılarımızı destekleyerek yönlendirmeyi hedeflemekteyiz. Kuruluş ya da firmanın konsepti üzerinden yola çıkılarak,çalışanları departmanlarına göre ayırıp,rol yapabilme metodu ile eğitebilmeyi amaçlıyoruz. Expressive Arte çalışma biçemi üzerinden, bireysel rahatlama,konsantrasyon güçlendirimi,algı dağınıklığı,diksiyon ve iletişim biçimlerimize kadar geniş bir alanda seminer eğitimleri ve expressive arte metodu ile dağınıklıklarımızdan sanat yolu ile kurtulmayı öneriyoruz.
Yaşama ayak uydurmak bir başarıdır başlı başına ve farkındalığını unutmadan soluk almak yetenektir hem de bizlere doğuştan verilmiş bir yetenek. Tekrar algılarımızı açmak,uyanmak belki de yaşama daha başka bakabilmektir kişisel gelişim. Sanatın bu
Nedir sanatın iyileştirici gücü? Bugün bilimsel araştırmaların çoğu, fizyolojimizin,genel tutumlarımızın ve ruh halinin sanat yoluyla değiştiği ortaya konuluyor.Sanatla uğraşırken derin streslerimiz dağılıp kayboluyor. Korku ve endişenin yerini derin bir konsantrasyon ve yaratıcılık alıyor.Sağ beynin işlevi etkinlik kazanmaya başlıyor,otonom sinir sistemi,vücuttaki hormonal düzen beyinde bulunan nöroiletkenleride olumlu şekilde etkiliyor.Kişinin tavrı ve davranışlarında ki gelişim,bağışıklık ve sinir sistemini güçlendiriyor.Gerçekten de sanatla uğraşırken dünyamız değişir başka bir enerjiyle yoğunlaşırız,kendimize olan güvenimiz artar,yeteneklerimizi keşfetmek serüven dolu bir yolculuğu başlatır içimizde. Yaratıcı enerjiler ile çevrelenmeye başlarız. Dış olanlarla,sıkıntılarımız ve kaygılarımızdan uzaklaşırız. Bugün gelişmiş ülkelerin bir çoğunda profesyonel meslek alanlarımızda yaratıcılığımızı ve üretkenliğimizi sınırlar ve kalıplar içerisinde olmadan,creative bir takım başlıklar altında toparlayabilmekteyiz.
Kişisel Gelişimin önem kazandığı,bireyin ruhsal,zihinsel motivasyonunu arttıran bu tarz çalışmaların hemen hemen hepsinde,koordinasyon uyumu ve zihinsel algılamada önemli değişiklikleri fark edebilirsiniz.

Kendimizi sanatın ışığında yıkayıp,arındırabilmek belki de tüm negatif enerjilere. Evrende ki bu büyük enerji gücüne akıp bir an olsun kopabilmek belki de dünyevi sıkıntı ve tasalarda. Yeni bir geleceğe gülümseyen bir iç benle koşabilmek üzere,sanatın kapısından içeri girmeliyiz. Daha bilinçli,farkındalıklı bakabilmek isteklerimize ve salabilmek yaratıcılığımızın kalıplarını ve bu üretim sürecinde kendimizde ki yenileri yakalamak dileklerimizle…


Proje Sahibi

Ayşegül SAVAŞ