9 Kasım 2009 Pazartesi

YENİ BİR SEMİNER ANLAYIŞI VE BİZ....

Hiç içinde hem tiyatro izleyebileceğiniz,hem fotoğraf belgeseli ile okuma tiyatrosu buluşturulmuş bir eğitim seminerine katıldınız mı?

Disiplinler arası sanatların eşssiz uyumu ile donatılmış ve bunun yanısıra içinde teorik bilgilendirmeler öğrenebileceğiniz bir dizi gösterim ve sunum tekniği. İçinde konsantrasyon ve algılamaya dair merak ettikleriniz oyunculuk sanatı tekniği ile aktarılıyor katılımcılara. Uygulama,izleme,dinleme,öğrenme ve eğlenceyi bir araya da soluklayacağınız bu seminer,sanatın tüm dallarında ki eşssiz güzellikte ki gezinmeyi tarafınıza sağlarken bir taraftan da Bireysel Gelişimlerimize sanat yolu ile amaçlar ve biçemler katmayı hedefliyor.
DÜNYAYI HAYAL GÜCÜ DÖNDÜRÜR O ZAMAN DÖNDÜRELİM DÜNYAYI... sloganımız ile hepinizi hayal gücünü çalıştırmaya davet ediyoruz.
Hayal güçlerinizle birlikte girin aramıza,takım anlayışı içinde diğer sanat dalları ile disiplinlerarası bir uyumda hazırlanmış bu konsepti beş takım ekibi ile başlatıyoruz.
Actıng kavramı ile Rol Playing tekniği kullanılarak bu tekniğin nasıl çalıştırılmasına dair bilgilendirmeler sunuluyor. Bu metod ile, iş alanlarımızda,kişisel ilişki biçimlerimizde yeniden kendimizi yenileyerek,bireysel gelişimde sanat tekniklerinin ne kadar önemli bir gelişme süreci yaşattığını anlatabilmek istiyoruz.
Edebiyatın hayal gücünde ki etkin rolünü,okuma tiyatrosu örneklendirmeleri ile anlatıyoruz. Bizimle birlikte uygulamalara katılmak isteyip istemediğinizi hatırlatıyoruz sizlere...

Acting-Şiir-Reading Teatre-Müzik-Sunum-Work-Shop gibi geniş başlıkları bu 3 saatlik sürede anlatmayı hedefliyoruz. Konsantrasyon ve algılama biçimleri üzerine,sizi tekrar farkındalığınıza,bilgilenmenize ve yaratıcı düşünebilme teknikliklerinin sanatta ki yeri üzerinde aydınlatmayı hedefliyoruz. Keyifle izleyebileceğiniz Oyunculuk Denemeleri ile dolu Black Box ve Magic Box ın içindeki,disiplinlerarası sanat anlayışı ile algılama biçimlerimize merhaba diyoruz.
Nasıl konuşuyoruz sorusuna hem sözel hem de bilinçsel bakabilmeyi paylaşıyoruz.
İnter-Aktif bir biçimde içinde yer alacağınız bu çalışma yöntemi Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü 1993 Mezunu Ayşegül Savaş'ın,yöntem ve yeni sunumlaması ile hazırlanmış bir projedir.
Bu projede sizleri de aramızda görmekten büyük keyif ve onur duyarız.
Dünyayı Hayal Gücü Döndürür,o zaman döndürelim dünyayı....



Proje Sahibi
Ayşegül SAVAŞ
EXPRESSİVE ARTS WORK-SHOP NEDİR?

İfadesel Sanatlar gurubunun gerçekleştirdiği bir terapisel çalışma metodu. Sanatın iyileştirici gücünden faydalanılarak,ruhsal,zihinsel ve bedensel gücün yeniden kazandırılması ve aktive edilmesine yarar. 1970 yılında klinik amaçlı kullanılan bu tarz bir terapi metodu, hastalar üzerinde kullanılmaya başlamış ve bugün günümüz dünyasında da kişisel gelişimin alternatif çalışma metotlarından biri olmuştur. Ülkemizde bu tarz çalışmalara çok az yer verilmektedir. “Expressive Arts Therapi” olarak geçen İfadesel sanatlar terapisi bugün bir çok alanda bireyselliğe hizmet vermektedir. Sorunlarla kendi aramızda oluşan uzak ve derin mesafelere sanatla biçim vermek ve bu yolla arınmak,enerjiyi pozitivize edebilmektir. Bu çalışmada tiyatro sanatının, drama ve dramatizasyonun incelik ve yöntemlerinden faydalanılır. Tiyatro sanatı diğer tüm sanatların içinde kapsama alanı en geniş sanat dalıdır. Fotoğraf,resim,heykel,müzik,dans,edebiyat,ışıklama ve grafik gibi tüm branşlardan yardım alırken,psikoloji,ruh bilim ve sosyoloji,tarih gibi bize dramaturgik alanda da inceleme ve araştırmalar yapmamızı sağlar. Öğrenme,düşünme,yaratma,tüketme,arınma ve eğlence unsurlarını birey üzerinde sarmalar. Klasik tiyatro anlayışından farklı olarak,katılımcılar periyotların tümünde farkındalıklarıyla var olurlar. İfadesel Sanatlar Terapisi yöntemi ile Croce’nin sezgisel estetik anlayışından yola çıkarak katılımcı ile buluşur. Estetik beğeni,kavramsal olandan çıkıp, sanat üzerinde ki yansımalarını uygulamalı olarak bulma imkanı kazanır,kişisel gelişimde ki etkisi yapılan çalışmalarda ortaya konmuştur. Sezgi bilgisi kavramı ilk defa Croce tarafından estetikle buluşturulmuştur. Sezgi Bilgisi; gerçek yaşamın içinden tıpkı tiyatroda olduğu gibi gündelik deneyimlerimizin içinden gelişen bir anlayışa sahiptir. Bu anlamda fotoğraf sanatının enstantane anlayışına da oldukça yakındır. Enstantanelerde önemli olan yakalanan an’ların aktarımıdır. Tiyatro sanatı da an’larla zenginleşen,detaylarla birleşen bir yapıya sahiptir. Croce’ye göre estetik; yaratım sürecinin sonunda ortaya çıkan objedir. Bu anlamda dil fiziksel bir fenomendir,ifade ve anlatım ise ruhumuzda,zihnimizde meydana gelen estetik bir fenomendir. İfade ve aktarım oluşurken bizler en çok fiziksel fenomenlerden yaralanırız. İşte bu noktada çalışmanın içine diksiyon yani söz söyleme sanatı girmektedir bu sanatsal terapinin çalışma sürecinde önemli bir unsurdur. İletişim kurabilme onu yenileyebilme cesaretini ve üretkenliğini aktarır. Tiyatro sanatının sahnesel dilinden,günlük konuşma çeşitlerinden ve konuşma hataları gibi faktörlerden bahseder. Croce estetik anlayışı,ifade sanatları
Disiplinler arası bir anlayışla birbirlerine yaklaştırılan yöntemler,work-shop uygulamasının eğlenceli ve didaktik olmayan bir öğesini oluşturur.
“Sanat Terapisinde Tiyatro” adlı bu çalışma biçemi,sorunlarla aramıza tiyatroyu sokar,birleştirici bir etki yaratıp sezgisel olanın dilini aktarır.


AMAÇ : Özellikle yetişkin yaş guruplarında,kişisel yaşamı düzenleyebilme,heyecan kontrolü,konsantrasyon ve yapılan işe yoğunlaşma gibi ruhsal denge kayıplarımıza kontrol sistemini öğreten bir çalışma biçemi olarak sunulur. Sınav gibi önemli bir kavramın bugün yüzyılımızda önem kazandığı ve ortaya koyduğu steres ve gerginliklerin pozitif motivasyona dönüştürebilmesini amaçlar. Doğru nefes kullanımı ile heyecanı kontrol altına alabilmek,kendimizi doğru ifadelendirmek,sosyal ve bireysel ilişkilerimize yeni bir bakış açısı oluşturabilmek amaçlı hazırlanan bu programda,sanatın liderliği ve yaratıcılığında yol alınır. İfadesel sanatlar Tiyatro alt branşlarında ki diksiyon,doğru nefes alıp verme,konsantrasyon ve motivasyon konularında bireysel destek veren bir çalışma biçemidir.

KATILIM VE SÜRE : Katılımcı sayısı 20 kişi ile sınırlı olmalıdır. Verim alınabilmesi açısından konsantrasyon ve motivasyon amaçlı meditasyonun katılımcılar tarafından gurup olarak uygulanmasına olanak sağlanır. 45 dakikalık 2 periyottan oluşan çalışmaların arasında 10 dakikalık bir rahatlama arası bulunmaktadır.

PROGRAM BAŞLIKLARI : Kendimizle iletişime geçebilme ve meditasyon çalışması
Nefes nedir,steres kontrolünü nasıl etkiler. Uygulamalı çalışma.
Konuşmada kendini doğru ifade edebilme.Egzersiz oyunlar.
Gelin Eğlenelim. Özel yaratıcı drama oyunları,rol playing,koordinasyon gibi egzersizlerle hazırlanmış çalışmalar.

KATILIMCI SAYISI : Katılım 20 kişi ile sınırlandırılmıştır.

7 Kasım 2009 Cumartesi

BİREYSEL GELİŞİMDE SANATSAL BESLENME

NEDEN SANATLA GELİŞİM sorusunun cevabını düşündüğüm zamanlarda aklıma gelen ilk düşünce ; sanatın herkesi iyileştirebilecek kadar büyük bir kucağa sahip olması ve hepimize yetecek kadar sevgi ve şefkatinin var olduğunu, hepimizin bilmesi sorunuydu.
Bir sanatçı olarak bu sorunun içinden yine sanat yardımı ile çıkmayı başaran şanslı bireylerden biriydim.Oysa ki bana göre karşı kıyıda yaşayan bireyler,yılda belki de bir kez yaşamlarında konsere gitmek veya tiyatroya gitmek gibi lükslere sahip olabilmekteydiler. Sanatın içinde ki tüm renkler,işitme algımızdan,görsel vizyonumuz ve yaratım gücümüz gibi konsantrasyon gibi bir çok ana temel gelişim unsurlarını taşımaktaydı. Öyleyse sanata bireyleri yakınlaştırmak,meraklarını geri kazanmak,kişisel gelişimleri ve yaratıcılıkları için ne kadar önemli bir besin kaynağı olduğunu anlatmak gerekiyordu. Yaşam yolumuzda madem sanata yer veremiyorduk o zaman neden alternatif bir kişisel gelişim programı ile bunu bireylere ulaştırmayı sağlamayayım ki dedim ve yola çıktım.Günümüzde popülerliğini koruyan ve gün be gün giderek hızlı bir tercih ve çıkış yolu olarak gördüğümüz kişisel gelişim programları,son derece gelişimlerimize yönelik içerik ve temalarla ilgiliydi. Expressive Arte dedikleri metot ve yöntem bile bizlere geniş kapsamlı olarak ulaşmamıştı. Oysa ki 2.Dünya savaşından sonra insanların psikolojik yaralarını sarmak adına bu metot kliniklerde uygulanmaktaydı. Sanat yolu ile arınma ve tedavi adında ki bu teknik,bizler için bir uygunluk kazanmalı ve bizim toplumumuza,bizim bireylerimize hizmet etmeliydi ama nasıl?

Sanat, kendimizi olumsuz durum ve olaylardan arındıracak ve bunu unutturacak kadar güçlü bir farkındalık kazandırır. Konsantrasyon gücünü motive etmek,tetiklemek ve harekete geçirmek için neden oyunculuk sanatından destek alınmadığı konusunda bir düşünce geliştirdim.Oyunculuk eğitimimi aldığım Hacettepe Üniversite’si yıllarımda ki çalışmalarımı bu projeye akıtmaya başladım. Oyuncu olabilmek için önce kendinizi iyi tanımlamanız gerekir. Bunun için aldığım tüm eğitim yıllarımı,öğretim görevlisi olarak tam 6 yıl yaptığım çalışmaları tekrar gözden geçirip bu konu ile bağlantısını kurmaya çalıştım. Ve gün ilerledikçe deneyimlemelerimden de faydalanarak bunu bir metod olarak geliştirmeye çalıştım. Bu seminer ya da work-shop tarzı diyebileceğimiz yöntem adını sanatın ve bireyin kendi içinden yola çıkarak yine sanatsal bir yolculukla var edebileceğini kavradım. O halde kişisel gelişim ve yaratıcılık üzerine hangi çalışma tekniklerini seçmeliydim,oyunculukla ilgili olan mesleksel kısmını nasıl ayırmalıydım? Öyle ya seminere katılımcılar sanatçı ya da oyuncu olmak istemeyeceklerdi. Üzerinde uzun süredir düşündüğüm ve emek harcadığım bu projeyi paylaşmak ve uygulamalı yönüyle sanatın içinde nasıl var olabileceğini projelendirdim.

Aslında İçimizde ki sanatsal yönün ne derece bizleri iyileştirebileceğini gösterebilmek istedim. Kocaman yelpazesinde mutlaka bireysel olarak bizi yakalayan bir ilgi alanı vardır. Sadece bunun daha profesyonelce farkına varabilmek gerekliliğinin altını çizmek istiyorum…
Zaman ayıramadığımız,bir türlü fırsatını bulup gidemediğimiz sanatsal alanları bu seminerde sunmak ve çokluğu ve yapabildikleri ile bizlere neler kazandırdığını paylaşmak istedim. Sanatla beslenerek,zaman zaman teorik bilgilendirmeler,zaman zaman da görsel oyunlar ve skeçlerle,monologlar ile görsel algılamamıza katkıda bulunmak ve keyifli hale gelmesini sağlamak istedim.


Genel kabul görmüş görüşlere göre sanat; hem sanatçı hem izleyici için yaratıcı algılama gerektirir. İçerdiği fikirler akla kolay gelir türden olmamalı, bir beceri izlenimi vermelidir. Sanatın, kendini bilinç ve bilinçaltı arasında veya gerçek ve yanılsama arasında bir oyun olarak göstermesi ve içinde işlevsel amaç dışında bir fikir barındırması gerekir. Ayrıca sanat olarak tecrübe edilmesi amaç edinilerek yaratılmış olması önemlidir.
Sanatla yolculuklarımıza devam edebilmek dileklerimle….

3 Kasım 2009 Salı

HAYAL GÜCÜNÜN DESTEĞİ


"Dünyayı Hayal Gücü Döndürür" demiş A.Einstein...
Daha bir kaç hafta öncesine kadar üzerinde düşünüp dururken karşıma çıkan bu önemli cümleyi paylaşmak istedim. Öyle ya,yaşam da amaçlarımız,hedeflerimiz,beklentilerimiz hatta ilişkilerimizde bile artık hayal kurmaktan vaz geçip,gündelik telaşların içinde kaybolup giden bizler,unutuyor muyuz yoksa kendi yaşamlarımızı...
Adeta kontrol panelimizi,zamanın koşuşturmalı ve telaşlı bir yerlerinde otomatiğe takıp devam ediyoruz.İstemeyi,hayallemeyi unutup,imag etmekten uzaklaşıyoruz. İyi ama neden?Neden bu uzaklaşma,neden bu kopma?

Çocukken hepimizin kurduğu milyonlarca hayalimiz vardı,ne oldu onlara?Neden bizi bırakıp gittiler ya da biz neden onları terk ettik. Büyüyünce...dediğimiz küçük içimizde ki çocuklar nereye gittiler?Büyüyünce böyle olucam,büyüyünce böyle yapacağım diyen küçük çocuklarımız neredeler?
Nerede içine binip gidebildiğimiz hayal trenimiz?Bugün yeni yeni yaşam teknikleri üzerine açılan metodlarla ilgilenip,o seminerden bu seminere atarken kendimizi,hayal gücümüzü cebimizde bıraktığımız yırtık,eski bir kağıt parçası gibi buruşturup attık mı acaba bir yerlere?
Yaratıcılığımızı beslemekten uzaklaştığımız,hayal kurmanın ise sadece fantastik birer oyalanma olduğunu kabullendiğimiz bu günlerde,kendi içimizde ki besin kaynağını nedenli yok ettiğimizin ve aslında yok olanın biz olduğu bir zaman diliminde kaybolduğumuzu anlamamız daha ne kadar sürecek?
Oysa ki konsantrasyon gücünü tetikleyen ve büyüten böyle bir doğal malzememizi,yaşamımızın içinden çıkarıp atmamız,depresyon dediğimiz büyük kaosun içine bırakmamız hatta terk etmemiz ne kadar normaldir ki?
Yaratıcılığımızın bu önemli besin kaynağı üzerine tekrar düşünmeye davet ediyorum herkesi...
Kendi ellerimizle kıvırıp büküp bir yerlere sokuşturduğumuz hayal gücünü tekrar kazanabilmek ve aktiv hale getirebilmemiz dileklerimle...

Fonksiyonel olarak....


KONSANTRASYON...

Konsantrasyon çoğu kişinin ortak problemidir. Bazen çok nadir de olsa çok iyi konsantre olduğumuzu hisseder ve o anda öğrendiğimiz şeyleri çok kolay ve kalıcı olarak öğrendiğimizi fark ederiz. Çoğu kez ise öğrenmek veya çalışmak istediğimiz bir konuya ne kadar istesek de konsantre olamadığımızı ve kolayca dikkatimizin dağıldığını görürüz.
Konsantrasyon temel olarak beyin dalgaları ile ilgilidir. Beynimiz sürekli olarak çeşitli dalgalar yaymaktadır. Bunlardan 8 ila 12 Hz. arası beyin dalgalarına "alfa dalgaları" denmekte olup, beyin alfa dalga ortamındayken konsantrasyon kalitemiz zirveye çıkmaktadır. Zihniniz bir şeyden diğerine kayıyor.
Konsantrasyon gücü beyin hücrelerindeki enerji seviyesi ile direkt olarak ilişkilidir. Bilimsel araştırmalar belli frekans aralığında sesler ihtiva eden müziklerin beyin hücrelerindeki enerji seviyesini artırarak, beynin istenilen konuya kolayca odaklanabildiğini göstermiştir.

2 Kasım 2009 Pazartesi

Yaşam duygulananlar için bir TRJEDİ,düşünenler ve görebilenler için bir KOMEDİ 'dir...

BOŞ ZAMAN YOKTUR,BOŞA GEÇEN ZAMAN VARDIR....


Bireysel Gelişimde Sanat...

KALİTATİF SANAT

NEDEN SANATLA GELİŞİM sorusunun cevabını düşündüğüm zamanlarda aklıma gelen ilk düşünce ; sanatın herkesi iyileştirebilecek kadar büyük bir kucağa sahip olması ve hepimize yetecek kadar sevgi ve şefkatinin var olduğunu, hepimizin bilmesi sorunuydu.
Bir sanatçı olarak bu sorunun içinden yine sanat yardımı ile çıkmayı başaran şanslı bireylerden biriydim.Oysa ki bana göre karşı kıyıda yaşayan bireyler,yılda belki de bir kez yaşamlarında konsere gitmek veya tiyatroya gitmek gibi lükslere sahip olabilmekteydiler. Sanatın içinde ki tüm renkler,işitme algımızdan,görsel vizyonumuz ve yaratım gücümüz gibi konsantrasyon gibi bir çok ana temel gelişim unsurlarını taşımaktaydı. Öyleyse sanata bireyleri yakınlaştırmak,meraklarını geri kazanmak,kişisel gelişimleri ve yaratıcılıkları için ne kadar önemli bir besin kaynağı olduğunu anlatmak gerekiyordu. Yaşam yolumuzda madem sanata yer veremiyorduk o zaman neden alternatif bir kişisel gelişim programı ile bunu bireylere ulaştırmayı sağlamayayım ki dedim ve yola çıktım.Günümüzde popülerliğini koruyan ve gün be gün giderek hızlı bir tercih ve çıkış yolu olarak gördüğümüz kişisel gelişim programları,son derece gelişimlerimize yönelik içerik ve temalarla ilgiliydi. Expressive Arte dedikleri metot ve yöntem bile bizlere geniş kapsamlı olarak ulaşmamıştı. Oysa ki 2.Dünya savaşından sonra insanların psikolojik yaralarını sarmak adına bu metot kliniklerde uygulanmaktaydı. Sanat yolu ile arınma ve tedavi adında ki bu teknik,bizler için bir uygunluk kazanmalı ve bizim toplumumuza,bizim bireylerimize hizmet etmeliydi ama nasıl?

Sanat, kendimizi olumsuz durum ve olaylardan arındıracak ve bunu unutturacak kadar güçlü bir farkındalık kazandırır. Konsantrasyon gücünü motive etmek,tetiklemek ve harekete geçirmek için neden oyunculuk sanatından destek alınmadığı konusunda bir düşünce geliştirdim.Oyunculuk eğitimimi aldığım Hacettepe Üniversite’si yıllarımda ki çalışmalarımı bu projeye akıtmaya başladım. Oyuncu olabilmek için önce kendinizi iyi tanımlamanız gerekir. Bunun için aldığım tüm eğitim yıllarımı,öğretim görevlisi olarak tam 6 yıl yaptığım çalışmaları tekrar gözden geçirip bu konu ile bağlantısını kurmaya çalıştım. Ve gün ilerledikçe deneyimlemelerimden de faydalanarak bunu bir metod olarak geliştirmeye çalıştım. Bu seminer ya da work-shop tarzı diyebileceğimiz yöntem adını sanatın ve bireyin kendi içinden yola çıkarak yine sanatsal bir yolculukla var edebileceğini kavradım. O halde kişisel gelişim ve yaratıcılık üzerine hangi çalışma tekniklerini seçmeliydim,oyunculukla ilgili olan mesleksel kısmını nasıl ayırmalıydım? Öyle ya seminere katılımcılar sanatçı ya da oyuncu olmak istemeyeceklerdi. Üzerinde uzun süredir düşündüğüm ve emek harcadığım bu projeyi paylaşmak ve uygulamalı yönüyle sanatın içinde nasıl var olabileceğini projelendirdim.

Aslında İçimizde ki sanatsal yönün ne derece bizleri iyileştirebileceğini gösterebilmek istedim. Kocaman yelpazesinde mutlaka bireysel olarak bizi yakalayan bir ilgi alanı vardır. Sadece bunun daha profesyonelce farkına varabilmek gerekliliğinin altını çizmek istiyorum…
Zaman ayıramadığımız,bir türlü fırsatını bulup gidemediğimiz sanatsal alanları bu seminerde sunmak ve çokluğu ve yapabildikleri ile bizlere neler kazandırdığını paylaşmak istedim. Sanatla beslenerek,zaman zaman teorik bilgilendirmeler,zaman zaman da görsel oyunlar ve skeçlerle,monologlar ile görsel algılamamıza katkıda bulunmak ve keyifli hale gelmesini sağlamak istedim.

Genel kabul görmüş görüşlere göre sanat; hem sanatçı hem izleyici için yaratıcı algılama gerektirir. İçerdiği fikirler akla kolay gelir türden olmamalı, bir beceri izlenimi vermelidir. Sanatın, kendini bilinç ve bilinçaltı arasında veya gerçek ve yanılsama arasında bir oyun olarak göstermesi ve içinde işlevsel amaç dışında bir fikir barındırması gerekir. Ayrıca sanat olarak tecrübe edilmesi amaç edinilerek yaratılmış olması önemlidir.